Çoğu erkekte stres, yorgunluk, endişe ya da aşırı alkol kullanıldığında zaman zaman karşılaşılan bu durumun endişe edilecek bir yönü yoktur. Eğer bu durum çok sorun edilirse, ´başarısızlık korkusu´ eklenecek ve psikolojik olarak ciddi bir sorun haline geldiği için aslında geçici bir durumkken sabit bir sorun haline dönüşecektir. Her birleşmede bir önceki ´başarısızlık´ hatırlanacak, tekrarlama korkusu, cinsel hazzı engelleyerek penisin sertleşmesini önleyecektir. Bundan 20 yıl öncesine kadar erektil disfonksiyonun oluşum mekanizmaları yeterince bilinmediği için olayın çoğu zaman psikolojik kökenli olduğu düşünülürdü. Daha sonraki çalışmalar bunların %70´inde organik sorunlar da olduğunu ortaya koymuştur. Böylece vakaların büyük bir kısmında organik ve psikolojik sorunların bir arada bulunduğu anlaşılmış oldu.
Erektil disfonksiyonu anlamak için penisin sertleşme mekanizmasını ana hatlarıyla gözden geçirmekte yarar var. Cinsel uyarılar karşısında vücutta bazı kimyasal işlemler oluşmaktadır. Penise gelen ve penisten giden sinirlerin de katkısıyla atardamarlardan gelen kan toplardamarların kapanması sonucu penisin yapısını oluşturan süngersi cisimlerin içinde birikmekte ve penisin sertleşmesine neden olmaktadır. Daha sonra da toplardamarlar gevşeyerek biriken kanın boşalmasını sağlamakta ve sertleşme sona ermektedir. Bu mekanizmayı etkileyen bir çok organik neden penisin sertleşmesini engellemektedir.
Psikolojik nedenler
Bir erkekte sertleşme kusurunun aniden ortaya çıkması, bazı birleşmelerde normalken bazen kusur olması psikolojik etkenleri düşündürür. Bazen tetikleyici faktör kolayca bulunabilir. Örneğin cinsel eşiyle ciddi uyuşmazlıklar, sevişme sırasında durdurulma ya da ev veya işte ciddi sorunlar gibi. Cinsel birleşme sırasında tatmin konusunda kaygılar duymak, depresyonyaşamak, ortamın uygunsuzluğu cinsel bilgi azlığı gibi konular da psikolojik etkenler arasında yer alabilir.
Böyle bir sorunla karşılaşan kişilerin ilk olarak bilmesi gereken şey, erektil disfonksiyon üzerinde özellikle son yıllarda yapılan çalışmalarla artık bunun tedavisi mümkün olmayan, çaresiz bir dert olmadığıdır. Bunu bilmenin önemi, sebebin organik olduğu hallerde bile olayın içinde psikolojik etkenlerin de katkısıdır. ´Başarısızlık´ korkusu sorunun ağırlaşmasına yol açacaktır.
Bundan sonraki basamak yaşam biçimindeki değişmelerdir. Sigarayı bırakmak, alkol miktarını azaltmak, stresten ve endişelerden uzaklaşmaya çalışmak çoğu kişide çare olacaktır. Bunlarla çözüme ulaşamayanların tıbbi yardım aramaları gerekir. Eğer bünyelerini tanıyan bir aile hekimleri varsa, sorunu ilk olarak onunla konuşmaları daha uygun olacaktır. Hekimleri bunu çözemediği taktirde üroloji klinikleri ya da uzmanlarının muayenehanelerine gönderecektir.